19 Şubat 2009 Perşembe

YERLİLER


Maçtan önce Barış ,Mehmet Topal ve Servet'in performansının bu deplasman maçı özelinde Galatasaray'ın u.e.f.a kupasındaki kaderini belirleyeceğini öngörmüştüm yanılmadım.Bir eksikle doğru bir analiz yapmışım.Ayhan'dan özür diliyorum.Çünkü Galatasaray'ın elindeki uluslararası arenada direnç gösterecek ,takımı ayakta tutacak isimlerdi bunlar.De Santis'i de bunlara ekleyin toplam 5 oyuncu ediyor.Peki ya yabancıları nerede bu takımın .Bordo takımının bütçesi nedir bilmiyorum temposu dışında ayağa oynamaya çalışan, teknik direktörünün futbolcu geçmişiyle ,stiliyle uyumlu bir takım görüntüsü verdiler.Hızlı çıkan geniş alanda daha iyi iş yapan bir takım bordo. İstanbul'daki rövanş maçında da turu kimin geçeceğini yine bu 5 isim belirleyecek.

16 Şubat 2009 Pazartesi

GEÇMİŞİN ELLERİ


Geçmişi yok sayabiliriz ama o "tüm pislikleriyle peşimizden gelir ve yakamızı hiç bırakmaz".Mükemmel bir açılış yaptı Beşiktaş dün gece. Kazanma isteği,hırs, taraftar desteği mükemmeldi ama o geçmiş yok mu ya...Yine Beşiktaş'ın başına bela oldu.Savunma göbeğinden bahsediyorum.Tello ile başlayan Cisse,Ernst,Sivok ,Gökhan ile devam eden bir anlık gaflet Beşiktaş'a pahalıya mal oldu.Mustafa Denizli kafasındaki oyun şablonunu en azından İnönü söz konusu olunca oturtmuşa benziyor.Fakat Beşiktaş'ın hastalıkları, arızaları belli.Delgado ve Tello gibi kanatlara inecek iyi orta yapacak oyuncular sayesinde var olan bir Nobre var elinde Denizli'nin.Teori tamam da pratik çok eksik kalıyor.Göbekten delinmesi zor bir rakipti Trabzon doğrusu kanatlardan gelmekti ve bunun için Delgado'yu bekledi Beşiktaş takımı.Delgado'nun tek topları, kanatlara inip yaptığı ortalarla uyanabildi Beşiktaş kabustan.Umut ve Gökhan'la başlayıp Song ve Egemen'le zirveye ulaşan savunma direnci Trabzon takımını ayakta tuttu.Bu direnç Trabzon'u mutlu sona ulaştırabilecek mi? Bu sadece iyi takım olmak, iyi mücade etmekle olacak bir şey değil geçmişin elleri Trabzon'un yakasında; bu gerçekle hesaplaşabilirse neden olmasın ?

2 Şubat 2009 Pazartesi

İSTANBUL'DA SİS VAR


Ligin tepesine bakıldığında topu evelemeden gevelemeden en basit şekilde oynayan iki takımın zirvede olduğunu görüyorum.Bu haftanın en kötüleri Fenerbahçe ve Beşiktaştı.Mehmet Demirkol'un bugün Miliyet'te yaptığı analize kesinlikle katılmıyorum.Fenerbahçe takımı ileri gitmek istiyor fakat ileride pres yapan takımlar karşısında sahasından çıkamıyor.Hem Trabzon hem de Antep ileride bastılar ve kaptıkları toplarla bir dünya pozisyona girdiler.Galatasaray'ı haftalar ilerledikçe "Veselinoviç'in Fenerbahçesi"ne benzetiyorum.Hiç zorlanmadan istedikleri zaman gol atan fakat koşan mücadele eden ısıran takımlar karşısında zorlanan bir takım Galatasaray.Beşiktaş ise Mustafa Denizli ile sorunlarına çözüm arıyor .Kanatları işlemeyen bir Beşiktaş ligin en iyi hücum hattına sahip olmasına rağmen pozisyon üretemiyor doğal olarak . Kaleye hızlı giden iki takım şu anda zirvede .Bu iki takımdan Trabzon bu haftaki galibiyetiyle haklı olarak şampiyonluk şarkıları söylüyor.Sonuç olarak İstanbul sisten önünü göremezken Anadolu her zamankinden daha berrak ve umut dolu.

30 Ocak 2009 Cuma

AKDENİZ SOSU LUCA TONİ





İlk yarım saatini kaçırdığım bir karşılaşmaydı.Neler kaçırdım bilemiyorum ama bu yıl Hamburg takımını İngiltere de katıldıkları Emirates turnuvasında izlemiş çok beğenmiştim.Televizyonu açtığımda da yağmur gibi geliyorlardı Bayern in üzerine.Sonuçta da golü buldular.İkinci yarı ise mükemmel bir karşılaşma izledim.Premier Lig,Seri A derken Bundesliga yı çok ihmal etmişim.Trochowski yi izledikten sonra Uğur Boral a nasıl katlanılır bilemiyorum.Fakat Luca Toni yi izledikten sonra Guiza ya belKİ biraz zaman tanımalı mıydık ?diye düşünmedim değil.Zira akıl almayacak golleri kaçırdı.Bu arada Van Bommel bildiğim kadarıyla sıfır bonservis üstelik Bayern le anlaşmadı.Fenerbahçe için cuk oturacak bir isim fakat itirazdan her maç en az bir sarısı var. Karşılaşmanın ilginç notlarından biride Luca Toni nin kaçırdığı gollerden sonra önüne gelen Hamburglu yu tokatlamasıydı.Sezon başında Atletico Madrid den büyük beklentim vardı yanıldım önümüzdeki yıllarda ise bu Hamburg takımından büyük beklentilerim var umarım yanılmam.

25 Ocak 2009 Pazar

ÇATLAK



Sezon başında duyulmuştu doğruluk payı nedir bilemiyorum ama eğer gerçektende doğruysa yani Aziz Yıldırım Emre ile anlaşma sağlandığı için Selçuk İnan transferinden vazgeçmişse bu maçtan sonra dizlerini ne kadar dövse yeridir.İzleyiciler için mükemmel bir maçtı kabul ediyorum ama Umut ve Gökhan Ünal ın kaçırdıkları pozisyonlara akıl sır erdirmek mümkün değil.Sezon başında Carlos a sallayanlar bir kez daha mahçup olurken Volkan Demirel konsantre olduğu maçlarda neler yapabileceğini gösterdi.Evet, görünen köy klavuz istemiyor. Fenerbahçe açısından ufukta önemli problemler gözüküyor.Yönetim -taraftar - Alex arasındaki sevgi çemberi anlaşılıyor ki Aragones-Alex arasında yok.Aragones, bence oldukça haklı sebeplerden dolayı Alex i dakikalar 60 ları gösterdiğinde dışarı alıyor.Bu ileride takım içinde önemli bir çatlağın habercisi gibi geldi bana.Aragones in Guiza sı ,Aziz Yıldırım ın Emre ve Alex i önemli bir eşiği atlayamadılar.Trabzon ise ligin Sivas tan sonra takım performansı en iyi ekibi olarak galibiyeti kaçırdığı için üzülmeli.

24 Ocak 2009 Cumartesi

YENİ DÜZEN


Cumartesi günü Sivas-Galatasaray maçını izledikten sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim.Bu Sivas takımını ister İspanya , İtalya hatta ve hatta Premier lige bile koysak gözümüz arkada kalmayacak.Bence şu anda takım performansı açısından ligin en iyi takımı görünümündeler.

Galatasaray açısından bir değerlendirme yapacak olursak gerek sahanın durumu gerekse Skibbe nin oyuncu tercihlerinin mağlubiyeti getirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Oyunun hücum bölümünde ligin en efektif takımı Baroş ve Ümit Karan ikilisini hiç kullanamadı.Kağıt üzerinde eksik oyuncuların varlığı Ümit Karan ın kırmızı kartı Galatasaray ın hocasını bir ölçüde aklayabilir belki ama Aydın dururken şapkadan Yaser çıkarmak, Barış a bu kadar tahammül göstermek teknik direktör zaaflarıydı.Son olarak şunu söyleyebilirim geçen yılın "takım yıldızı" Mehmet Topal henüz kendini toparlayamamış ya da Skibbe Mehmet Topal a yaramamış.Bu iki tespitten hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek.

21 Ocak 2009 Çarşamba

"ÖZNE VE İKTİDAR"

“Özne ve İktidar” mücadelesi insan varoluşunun vazgeçilmez unsurlarından biridir.İnsan varolmaya devam ettikçe sürecek bu savaş,hayatın her alanında karşımıza çıkar.Ligin devre arasında futbolun bütün tartışalan kurumları bir Antalya’da kamptaydı.Aragones yedi dakika ,Capello on dakika Fatih Terim yarım saate yakın “futbolu” konuştu. En çok da sezon boyu sesi pek çıkmayan hakem camiası konuştu ama içi boş ,incir çekirdeğini doldurmayan tartışmalardı bunlar. Faal hakemlerin başı Selçuk Dereli sezon başından beri görev verilmeyen arkadaşları hakkında konuşamadı ,MHK’nin başkanı bu konulara giremedi.Dolayısıyla “futbolun gladyosu” daha Türkçe bir terimle” derin futbol “ tartışılamadı.Haluk Ulusoy gittikten sonra bile neden hala uzantılarının futbol federasyonun içinde olduğu, Ufuk Özerten denilen şahsın hangi özellikleri dolayısıyla Şenez Erzik döneminden beri tüm federasyon yönetim kurullarında nasıl görev alabildiği,Basketbol Federasyonu seçimlerini kaybedip futbol camiasının içine birden bire enjekte edilen Lütfi Arıboğan’ın kimler tarafından desteklendiği yanıt bulması gereken önemli sorular.İkinci yarı bulantı hapı içmeden maç izleyebilecek miyiz ?Fırat Aydınus gibi yetenekli bir hakemin Trabzon –Eskişehir maçında yaptıklarını gördükten sonra ümidimi yitirmiş durumdayım.Fahiş şekilde yapılan hatalardan sonra futbolun iktidar sahipleri bir sonraki hafta pansuman için ellerindeki Fifa hakemlerini kullanmaya devam edeceklerdir.Avrupa ve Dünya hakemliğinde Lüksemburg’un bile gerisinde olmamızın asıl nedenlerinden biri de budur.İspanya’da Real Madrid-Ossasuna maçında Real Madrid lehine önemli bir hata yapan hakemin kariyeri sekteye uğrarken , Trabzon-Eskişehir maçında pansuman için görevlendirilen Fırat Aydınus’un kariyer basamaklarını asansörle nasıl katettiğini hep birlikte göreceğiz.Son yılarda adı bilinçli olarak “Etik” olarak değiştirilen “Ahlak” sorunumuzu hallettiğimizde sahanın içindeki futbola dair gerçek analizler yapma fırsatımız olacak,şimdi değil. Saha dışındaki bütün bu olumsuzluklar bile Sivas ve Kayseri gerçeğini görmemizi engellemeli.Kayseri’nin takımı ve tesisleriyle yaptığı atılım ,Sivas’ın kısıtlı imkanlarla Bülent Uygun ve Futbolcuları’yla yakaladığı başarı sermayenin el değiştirdiği ,yeni egemen unsurların ortaya çıktığı ülkemizde tesadüf olamaz.